Etiketler

27 Temmuz 2017 Perşembe

Fethiye Gezisi 3. Bölüm - Çalış Plajı ve Kayaköy



İlk günümüzü tamamlayınca artık hotelimize doğru yola koyulduk. Patara’dan yaklaşık bir buçuk saatlik mesafeden sonra Çalış ilçesinde bulunan hotelimize vardık. Hotel odamıza yerleşip kısa bir havuz keyfi yapıp, yemeğimizi yedikten sonra Çalış plajını ve merkezini keşfetmek için yola koyulduk.
Hotelimiz merkeze yaklaşık 10 dakikalık mesafe uzaklığındaydı. Çalış’ın çarşısı ise her turstik şehirde olduğu gibi hediyelik eşya satan  mağazaları var. Onun dışında sahil kısmına yaklaştıkça canlı müzik cafeleri  ve restoranlar bulunuyor. Biz çıktığımızda saat 8 gibi olduğu için denize girme imkanımız yoktu. Fakat rehberimizin dediğine göre çalış plajı ve denizi biraz kötüymüş. Özellikle denizi yeşilimsi bulanık su , yani çamurmuş.  Fakat kumsalı güzeldi. Yine de denize girmeden denizi hakkında yorum yapmam yanlış olur diye düşünüyorum.


Bizim burada en çok dikkatimizi çeken sahilin ve çarşının fazla karanlık olmasıydı. Çok karanlık olduğu için kumsala uzanıp yıldızları izlemek mümkün fakat dolaşırken karanlık olması da kötüydü ne yazık ki. Bizim süremiz kısa olduğu ve yorgun olduğumuz için kısa bir yürüyüşün ardından hotele dönüp dinlenmeye koyulduk. Ama yine de Çalış’ı görmedik demeyiz. J



2. gün sabah kahvaltımızı ettiğimiz gibi gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. İlk durağımız hayalet şehir olan Kayaköy. Fethiye ile Ölüdeniz’in tam ortasında bulunan Hisarönü’ne 5km uzaklıkta bulunan terk edilmiş bir rum köyü Karaköy. Normal de tarih sevmeyen biri olarakta bu bomboş köyün tarihini merak ile dinledim ve hüzünlendim. 


Öncelikle otobüste indiğimiz nokta da birçok kahvaltıcı , gözlemeci tarzı yerler bulunuyordu. Fakat kafanızı dağa doğru çevirip baktığınızda terk edilmiş evleri yamaçta görmeniz mümkün. Kısa bir merdiven yolculuğundan sonra Kayaköyü gezmeye başladık. Tarihi adı Levissi olan Kayaköyü’nhikayesi  11. Yüzyılda başlıyor. İlk olarak Likya uygarlığı bu köyde yerleşim kuruyor. 20. Yüzyıla kadar neredeyse 25 bin kişi yaşıyor bu koca köyde. Kurtuluş Savaşı sonrasında Rumlar Yunanistan’a gönderiliyor ve Rumların yerine Trakya’daki Türkler geliyor. Fakat Türkler Rumların evlerine, yaşamlarına uyum sağlayamadıkları için köyü terk ediyorlar.

Peki nasıl bir köy bu köy ? Kayaköy de Rumlar ve Türkler birlikte yaşamışlar. Rumlar yamaçta yaşarken Türkler düzlük yerlerde yaşamışlar. Fakat Rumların yamaçta bulunan yaklaşık 3500 evin hiç birinin manzarası birbirini kesmeyecek şekilde inşa edilmiş. Yani hiçbir taş ev diğerinin ışını kesmemiş. Konut, kütüphane, hastane, kilise gibi birçok tarihi yapı bulunuyor. 

Rumlar ve Türklerin birlikte yaşadıkları süre boyunca aralarında hiçbir sorun çıkmamış. Hatta Rumları Yunanistan’a gönderecekleri zaman Türkler üzülmüş. Çünkü Rumlar Türklere bir çok konuda yardım edip onların işlerine yardımcı olurmuş.


Artık Kayaköy’de bir zamanlar komşusuyla muhabbet eden kadınlar yok , çocukların koşup , oynadığı o sokaklar bomboş. Taş evlerin sahiplerinin olmadığı gibi çatıları , pencereleri de yok.  Yıkık dökük taş evlerin arasında bir tek zeytin ve incir ağaçları var.
Gittiğim birçok antik kentte duygulandığım olmuştur , fakat gördüğüm bu terk edilmiş Rum köyü beni en çok hüzünlendiren yer oldu.

Kayaköy’de öyle bir hava var ki sanki her an birileri gelip o evlerde yaşamaya devam edecek gibi…
Sırasıyla Likyalıların , Rumların ve Türklerin yaşadığı bu taş evler bomboş.
Eğer yolunuz Fethiye’ye düşerse kesinlikle Kayaköye gidin ve tarih kokan hayalet şehri gezin derim.
Fethiye gezimizin son yazısında ise Ölüdeniz ve Fethiye merkezden bahsedeceğim. En yakın zaman da paylaşacağım. :)
Eğer sizde bu hayalet şehre gittiyseniz yaşadığınız duyguları benimle paylaşır mısınız ?:)





İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder