Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan
Bursa, 2000’in üzerinde korunması gereken kültürel, tarihi ve anıtsal yapı
barındıran eşsiz dokulara sahip bir yerleşim.
Bursa’da daha önceden Cumalıkızlık ve Uludağ’a ya gitmiştik.
Hatta o gezimizin yazısınıda buradan okuyabilirsiniz. Daha ilk gezmeye
alıştığımız zamanlardı o zamanlar. Şimdi birazcık daha tecrübeli olacak şekilde
Eskişehir’e yakın olan yerlerden Bursa’ya doğru yola koyulduk. Tabi ki daha
önceden gittiğimiz yerlere gitmeyerek
yeni rotalar oluşturduk kendimize. Eskişehir Bursa arası yaklaşık iki buçuk
saat sürüyor. İstanbul’da yaşayanlar içinde kolaylıkla ulaşım sağlanacak noktalardan biri
Bursa.
Bursa otogarda iner inmez kendimizi Ulu Cami’nin
yakınlarındaki hotelimize attık. Kısa bir dinlenme sonrası tekrar yola çıktık ,
bu kez istikametimiz Tirilye. Ulucami’nin
yakınında metroya binip son durakta indik ve yolun karşısından Tirilye veya
Mudanya minibüslerine bindik. Biz öncelikle uzak mesafede bulunan Tirilye’ye
gidip , dönüşte Mudanya’yı gezmeye düşünmüştük. Ulucami’den metro ve minibüs ile toplam ulaşım
ortalama bir-bir buçuk saat kadar sürdü. Virajlı yollardan ilk noktamıza varmış
olduk.
Tirilye
İlk durağımızTrilye. Eski bir Rum Köyü olan Tirilye , küçük
şirin bir balıkçı kasabası. Bu minik kasaba adını ile ilgili farklı riyavetler
var. Bir rivayete göre İstanbul’dan sürgün edilen üç papazdan ismini aldığı
söyleniyor. Bir başka rivayet ise barbunya balığı anlamına gelen “trigliya”
kelimesinden geliyor olması.
Her Rum Köyü’nde olduğu gibi dar ve dolambaçlı sokaklar ,
eski rum evleri , kiliseler , çeşmeler ile karşılaşıyorsunuz. Restorasyonların pek yapılmadığı bu kasabada
taş ve ahşap mimaride bir çok yapı bulunuyor. Ama ne yazık ki eski Rum
evlerinin bir çoğu yıkılacak gibi duruyor. Bazı evlerin tarihi 500 yıl öncesine
kadar gidiyor. Hatta gezilecek bir çok yapıyı uzaktan görmek ile
yetiniyorsunuz.
Tirilye’de merkezde iner inmez ilk hedefimiz kahvaltı
amacıyla Çamlı Kahve oldu. Tirilye de
gezebileceğimiz yerlere baktığımızda ilk karşımıza çıkan yerlerden biri
oluyordu Çamlı Kahve. Normal de gezilerimizde yemeğe para harcamayı pek
sevmesek de bu kahveye uğramadan edemedik.
Bir tepede bulunun kahve Tirilye’nin
balkonu diye de tabir ediliyormuş. Kış mevsiminde gittiğimiz için içerisindeki
sobaya bayıldık. Aynı zamanda deniz manzarası eşliğinde kahvaltımızı ettiğimiz
içinde bizden mutlusu yoktu. Fakat biz çok daha güzel bir mekan beklentisi içerisinde
olduğumuz için beklentimizin altında çıktı. Serpme kahvaltı sınırsız çay fiyatı
ise kişi başı 25 tl’ydi. Sadece manzarası için gitmek istiyorsanız kahvenin
hemen öncesinde kendiniz hazırladığınız ekmek aranız , çayınız ile banklarda
oturup o manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kesin gidin diyebileceğimiz bir
yer değil açıkçası. :)
Bu arada Çamlı Kahve’ye doğru tırmanırken karşınıza Taş
Mektep çıkıyor. Biz gittiğimizde etrafı tamamen sarılmış görünmesi zor olacak
şekilde korunmaya alınmıştı. Kurulduğu zamanda bir papaz okulu olarak inşa
edilmiş ve sonrasında ilkokul binası olarak değerlendirilmiş. Kazım Karabekir
döneminde ise yetim yurduna dönüştürmüştür. Günümüzde ise ne yazık ki harap bir
durumda ve etrafı tellerle çevrilmiş. Restorasyonu başlanmış olan Taş Mektebi
umarız ki eski görüntüsüne kavuşabilir.
Taş Mekteb’in hemen yanında ise kiliseden yemekhaneye
çevrilmiş bir yapı buluyor. Taş Mektep yetim yurduna dönüştürüldüğünde Aziz
Vasil Kilise de yemekhaneye çevrilmiş. Günümüzde bir kültür merkezi olarak
kullanılıyor.
Trilye sokaklarında gezmeye devam ettiğimizde ise karşımıza
Dündar Evi çıkıyor. Rumlar döneminden kalan bu tarihi eser ise o dönemin
Yuannes Kilisesi olarak biliyor. Rumların bölgeyi terk etmesinden sonra özel
bir mülkiyet haline dönüştürülmüş. 3 katlı ve kemerli bir taş kapısı bulunuyor.
İçerisine girme fırsatı ne yazık ki bulunmuyor.
Bir dönemler Rumların yaşam alanı olan Tirilye’de bir kilise
daha karşımıza çıkıyor. O dönemde bu çevre de çok sayıda kilise ve manastır
inşa edilmiş , fakat günümüzde sadece 3 kilise ve 1 manastır hala ayakta. İşte
bu üç kiliseden biri de Kemerli Kilise. Diğer tüm tarihi eserlerde olduğu gibi
ne yazık ki bu kilise de harap halde. Kilisenin bahçesinde farklı ağaçlar ,
duvarları ise renkli boyamalar nedeniyle zarar görmüş durumda. Dönemin Kemerli
Kilise’si ilk kez duvarlarına resim yapılan kilise olarak biliniyormuş.
Kapısına kilit vurulmuş kiliseyi de uzaktan bakıp yolumuza devam ediyoruz. Bu
kadar güzel bir yapının bu halde karşımıza çıkıyor olması çok üzücü.
Yolumuza devam ettiğimizde karşımıza kiliseden camiye
çevrilmiş olan Fatih Camii çıkıyor. Fatih Camii’nin yanında Osmanlı Hamamı
bulunuyor. Tabi ki bu yapılarda restore ediliyor ve içerisine giremiyoruz.
Tepelerden izlediğimiz Marmara Deniz’ini yakından görmek
için aşağılara iniyoruz. Tirilye sahilinde çeşitli balıkçıların bulunduğu ,
deniz havasını içine çekebileceğiniz küçük bir sahil kasabası. Kısa bir yürüyüş
sonrasında kendimizi Tirilye Çarşı’sında buluyoruz. Meydanda bulunan evi
görmeden dönmeyin. :)
Bu evi görmek ve fotoğraflamak için Tirilye’yi çok merak ediyordu. Bu evin
fotoğrafını görüp gelen bir çok kişi vardır fakat ev yıkıldı yıkılacak. Hatta
üzerinde yıkılabilir yazısı bile bulunuyor ve bu durumda satılığa çıkarılmış.
Çevrede bir çok zeytin ürünleri satan dükkanlar , yöresel tatları
tadabileciğiniz birbirinden şirin küçük dükkanlar ve eski evler ile
karşılaşıyorsunuz. Tirilye’nin kalbi bu
meydan oluyor. Perili ev , köy pazarı , zeytinyağ fabrikası gibi birkaç farklı
alternatif de gezilebilecek diğer noktalar.
Bu şirin kasaba farklı film ve dizilere de ev sahipliği
yapmış : Cumhuriyet , Sev Kardeşim , Kezban Yenge, Melekler Adası gibi.
Aslında Trilye için söylenebilecek en güzel söz “Bakarsa bağ
, bakmazsan dağ olur.” Sözü. Çünkü bir çok yeri bakımsızlıktan yıkılma
tehlikesi yaşıyor. Tirilye’ye biraz bakım yapılmış olsa
diğer tatil noktaları ile aynı yere gelebilecek nitelikte.
Mudanya
Tirilye’den minibüslere binerek Mudanya’ya doğru yolumuza
devam ettik. Yaklaşık 20 dakika sonra Mudanya sokaklarında gezintiye başladık.
Mudanya , İstanbul’dan ulaşımı kolay olan bir nokta olduğu için İstanbulluların
gezi kaçamakları yaptığı yerlerden biri.
Tirilye gibi Mudanya’da Rumlar’dan kalma evler , balıkçılar
, zeytin bahçeleri bulunuyor. Bu kasabasının ilk ismi Myrlea olarak biliyormuş.
Sonralarda birçok kez ismi değişen kasabanın 1321 yılında Orhan Bey tarafından
ele geçirilerek Osmanlı topraklarına katılmış ve Mudanya adını antlaşmadan
almış.
Mudanya’nın en çok bilinen yerlerinden biri Rum Mahallesi.
Yüzyıllık konaklar ve sokakları tarihini hissetmemize neden oluyor. Her sokağın
sonunda kendinizi denizde bulunuyorsunuz. Her evin önünde , her sokakta
fotoğraf çekme isteğiniz oluyor. Bu yüzden fotoğraf makineniz olmadan
Mudanya’ya gitmeyin. :)
Sahil kısmına indiğiniz de ise sizi bembeyaz muhteşem bir ev
kaşılıyor. Halitpaşa Mahallesi’ndeki bu ev Türk tarihinin en önemli anlarına
tanıklık etmiş bir ev. Kurtuluş
Savaşı’nı noktalayan Mudanya Mütarekesi bu evde imzalanmış. 1937 yılından beri
bu ev müze olarak halka hizmete açılmış. Pazartesi günleri dışında her gün açık
olan müzede müze kart geçerli , giriş ücreti ise 6 TL.
Mudanya Mütareke Evi’nin hemen karşısında ise İsmet
İnönü’nün heykeli bulunuyor. Mütareke anıtı olarak bilinen heykel Kurtuluş Savaşı sonrasında
temsilen dikilmiş.
Kasabanın sahilinde birçok balıkçı bulunuyor. Balık severler
için bu kasaba birebir. Biz balık yerine midye yemeği tercih ettik. Midyesi de
oldukça güzeldi. :)
Hem tarihi ile , hem denizi ile , hem de evleri ile güzel mi
güzel iki kasaba.
Biraz dökük , biraz bohem, biraz masalsı iki kasaba.
Şehre bir o kadar yakın ama karmaşadan uzak iki eski Rum
köyü olan Tirilye ve Mudanya gezinin sonuna geldik. Şimdi Bursa merkezi gezme vakti. Bir sonra ki
yazımızda görüşmek üzere.
İyi gezmeler…
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com
Mail : minebsrn4@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder