Etiketler

25 Temmuz 2019 Perşembe

Bursa Gezisi 1. Bölüm –Tirilye ve Mudanya



 Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Bursa, 2000’in üzerinde korunması gereken kültürel, tarihi ve anıtsal yapı barındıran eşsiz dokulara sahip bir yerleşim.


Bursa’da daha önceden Cumalıkızlık ve Uludağ’a ya gitmiştik. Hatta o gezimizin yazısınıda buradan okuyabilirsiniz. Daha ilk gezmeye alıştığımız zamanlardı o zamanlar. Şimdi birazcık daha tecrübeli olacak şekilde Eskişehir’e yakın olan yerlerden Bursa’ya doğru yola koyulduk. Tabi ki daha önceden  gittiğimiz yerlere gitmeyerek yeni rotalar oluşturduk kendimize. Eskişehir Bursa arası yaklaşık iki buçuk saat sürüyor. İstanbul’da yaşayanlar içinde  kolaylıkla ulaşım sağlanacak noktalardan biri Bursa.


Bursa otogarda iner inmez kendimizi Ulu Cami’nin yakınlarındaki hotelimize attık. Kısa bir dinlenme sonrası tekrar yola çıktık , bu kez istikametimiz Tirilye.  Ulucami’nin yakınında metroya binip son durakta indik ve yolun karşısından Tirilye veya Mudanya minibüslerine bindik. Biz öncelikle uzak mesafede bulunan Tirilye’ye gidip , dönüşte Mudanya’yı gezmeye düşünmüştük.  Ulucami’den metro ve minibüs ile toplam ulaşım ortalama bir-bir buçuk saat kadar sürdü. Virajlı yollardan ilk noktamıza varmış olduk.


Tirilye

İlk durağımızTrilye. Eski bir Rum Köyü olan Tirilye , küçük şirin bir balıkçı kasabası. Bu minik kasaba adını ile ilgili farklı riyavetler var. Bir rivayete göre İstanbul’dan sürgün edilen üç papazdan ismini aldığı söyleniyor. Bir başka rivayet ise barbunya balığı anlamına gelen “trigliya” kelimesinden geliyor olması.

Her Rum Köyü’nde olduğu gibi dar ve dolambaçlı sokaklar , eski rum evleri , kiliseler , çeşmeler ile karşılaşıyorsunuz.  Restorasyonların pek yapılmadığı bu kasabada taş ve ahşap mimaride bir çok yapı bulunuyor. Ama ne yazık ki eski Rum evlerinin bir çoğu yıkılacak gibi duruyor. Bazı evlerin tarihi 500 yıl öncesine kadar gidiyor. Hatta gezilecek bir çok yapıyı uzaktan görmek ile yetiniyorsunuz.

Tirilye’de merkezde iner inmez ilk hedefimiz kahvaltı amacıyla Çamlı Kahve oldu.  Tirilye de gezebileceğimiz yerlere baktığımızda ilk karşımıza çıkan yerlerden biri oluyordu Çamlı Kahve. Normal de gezilerimizde yemeğe para harcamayı pek sevmesek de bu kahveye uğramadan edemedik. 





Bir tepede bulunun kahve Tirilye’nin balkonu diye de tabir ediliyormuş. Kış mevsiminde gittiğimiz için içerisindeki sobaya bayıldık. Aynı zamanda deniz manzarası eşliğinde kahvaltımızı ettiğimiz içinde bizden mutlusu yoktu. Fakat biz çok daha güzel bir mekan beklentisi içerisinde olduğumuz için beklentimizin altında çıktı. Serpme kahvaltı sınırsız çay fiyatı ise kişi başı 25 tl’ydi. Sadece manzarası için gitmek istiyorsanız kahvenin hemen öncesinde kendiniz hazırladığınız ekmek aranız , çayınız ile banklarda oturup o manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kesin gidin diyebileceğimiz bir yer değil açıkçası. :)





Bu arada Çamlı Kahve’ye doğru tırmanırken karşınıza Taş Mektep çıkıyor. Biz gittiğimizde etrafı tamamen sarılmış görünmesi zor olacak şekilde korunmaya alınmıştı. Kurulduğu zamanda bir papaz okulu olarak inşa edilmiş ve sonrasında ilkokul binası olarak değerlendirilmiş. Kazım Karabekir döneminde ise yetim yurduna dönüştürmüştür. Günümüzde ise ne yazık ki harap bir durumda ve etrafı tellerle çevrilmiş. Restorasyonu başlanmış olan Taş Mektebi umarız ki eski görüntüsüne kavuşabilir.

Taş Mekteb’in hemen yanında ise kiliseden yemekhaneye çevrilmiş bir yapı buluyor. Taş Mektep yetim yurduna dönüştürüldüğünde Aziz Vasil Kilise de yemekhaneye çevrilmiş. Günümüzde bir kültür merkezi olarak kullanılıyor.




Trilye sokaklarında gezmeye devam ettiğimizde ise karşımıza Dündar Evi çıkıyor. Rumlar döneminden kalan bu tarihi eser ise o dönemin Yuannes Kilisesi olarak biliyor. Rumların bölgeyi terk etmesinden sonra özel bir mülkiyet haline dönüştürülmüş. 3 katlı ve kemerli bir taş kapısı bulunuyor. İçerisine girme fırsatı ne yazık ki bulunmuyor.





Bir dönemler Rumların yaşam alanı olan Tirilye’de bir kilise daha karşımıza çıkıyor. O dönemde bu çevre de çok sayıda kilise ve manastır inşa edilmiş , fakat günümüzde sadece 3 kilise ve 1 manastır hala ayakta. İşte bu üç kiliseden biri de Kemerli Kilise. Diğer tüm tarihi eserlerde olduğu gibi ne yazık ki bu kilise de harap halde. Kilisenin bahçesinde farklı ağaçlar , duvarları ise renkli boyamalar nedeniyle zarar görmüş durumda. Dönemin Kemerli Kilise’si ilk kez duvarlarına resim yapılan kilise olarak biliniyormuş. Kapısına kilit vurulmuş kiliseyi de uzaktan bakıp yolumuza devam ediyoruz. Bu kadar güzel bir yapının bu halde karşımıza çıkıyor olması çok üzücü.






Yolumuza devam ettiğimizde karşımıza kiliseden camiye çevrilmiş olan Fatih Camii çıkıyor. Fatih Camii’nin yanında Osmanlı Hamamı bulunuyor. Tabi ki bu yapılarda restore ediliyor ve içerisine giremiyoruz.

Tepelerden izlediğimiz Marmara Deniz’ini yakından görmek için aşağılara iniyoruz. Tirilye sahilinde çeşitli balıkçıların bulunduğu , deniz havasını içine çekebileceğiniz küçük bir sahil kasabası. Kısa bir yürüyüş sonrasında kendimizi Tirilye Çarşı’sında buluyoruz. Meydanda bulunan evi görmeden dönmeyin. :) 




Bu evi görmek ve fotoğraflamak için Tirilye’yi çok merak ediyordu. Bu evin fotoğrafını görüp gelen bir çok kişi vardır fakat ev yıkıldı yıkılacak. Hatta üzerinde yıkılabilir yazısı bile bulunuyor ve bu durumda satılığa çıkarılmış.



Çevrede bir çok zeytin  ürünleri satan dükkanlar , yöresel tatları tadabileciğiniz birbirinden şirin küçük dükkanlar ve eski evler ile karşılaşıyorsunuz.  Tirilye’nin kalbi bu meydan oluyor. Perili ev , köy pazarı , zeytinyağ fabrikası gibi birkaç farklı alternatif de gezilebilecek diğer noktalar.



Bu şirin kasaba farklı film ve dizilere de ev sahipliği yapmış : Cumhuriyet , Sev Kardeşim , Kezban Yenge, Melekler Adası gibi.


Aslında Trilye için söylenebilecek en güzel söz “Bakarsa bağ , bakmazsan dağ olur.” Sözü. Çünkü bir çok yeri bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi yaşıyor. Tirilye’ye biraz bakım yapılmış olsa diğer tatil noktaları ile aynı yere gelebilecek nitelikte.



Mudanya

Tirilye’den minibüslere binerek Mudanya’ya doğru yolumuza devam ettik. Yaklaşık 20 dakika sonra Mudanya sokaklarında gezintiye başladık. Mudanya , İstanbul’dan ulaşımı kolay olan bir nokta olduğu için İstanbulluların gezi kaçamakları yaptığı yerlerden biri.

Tirilye gibi Mudanya’da Rumlar’dan kalma evler , balıkçılar , zeytin bahçeleri bulunuyor. Bu kasabasının ilk ismi Myrlea olarak biliyormuş. Sonralarda birçok kez ismi değişen kasabanın 1321 yılında Orhan Bey tarafından ele geçirilerek Osmanlı topraklarına katılmış ve Mudanya adını antlaşmadan almış.



Mudanya’nın en çok bilinen yerlerinden biri Rum Mahallesi. Yüzyıllık konaklar ve sokakları tarihini hissetmemize neden oluyor. Her sokağın sonunda kendinizi denizde bulunuyorsunuz. Her evin önünde , her sokakta fotoğraf çekme isteğiniz oluyor. Bu yüzden fotoğraf makineniz olmadan Mudanya’ya gitmeyin. :)





Sahil kısmına indiğiniz de ise sizi bembeyaz muhteşem bir ev kaşılıyor. Halitpaşa Mahallesi’ndeki bu ev Türk tarihinin en önemli anlarına tanıklık etmiş bir ev.  Kurtuluş Savaşı’nı noktalayan Mudanya Mütarekesi bu evde imzalanmış. 1937 yılından beri bu ev müze olarak halka hizmete açılmış. Pazartesi günleri dışında her gün açık olan müzede müze kart geçerli , giriş ücreti ise 6 TL. 






Mudanya Mütareke Evi’nin hemen karşısında ise İsmet İnönü’nün heykeli bulunuyor. Mütareke anıtı olarak  bilinen heykel Kurtuluş Savaşı sonrasında temsilen dikilmiş.
Kasabanın sahilinde birçok balıkçı bulunuyor. Balık severler için bu kasaba birebir. Biz balık yerine midye yemeği tercih ettik. Midyesi de oldukça güzeldi. :)




Hem tarihi ile , hem denizi ile , hem de evleri ile güzel mi güzel iki kasaba.
Biraz dökük , biraz bohem, biraz masalsı iki kasaba.
Şehre bir o kadar yakın ama karmaşadan uzak iki eski Rum köyü olan Tirilye ve Mudanya gezinin sonuna geldik.  Şimdi Bursa merkezi gezme vakti. Bir sonra ki yazımızda görüşmek üzere.
İyi gezmeler…







 
 İnstagram : minebasarn

Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder