Etiketler

8 Ağustos 2019 Perşembe

Bolu Gezisi 1. Bölüm – Göynük , Mudurnu , Abant



Arnavut kaldırımlı sokakları , iki katlı tarihi evleri , yöresel lezzetleri ve sakinliğine kendinizi bırakabileceğiniz gölleri olan küçük bir kasaba Göynük. Bolu’ya 90 km uzaklıkta olan bu ilçe , sakinliği ile dikkat çekiyor. İstanbul’un kalabalığından kaçıp gelen bir çok ziyaretçi akımına uğruyor.

Bolu taraflarına daha önceden hiç  gitmemiş olduğumuz için büyük bir heyecanla bu geziyi yaptık. Göynük’ten başlayan gezimiz Abant ile son bulacak. Kış mevsiminde geldiğimiz için çokça üşüdük. Bolu’nun soğuğu gerçekten bir başkaymış. :)


Göynük


Zafer Kulesi

Göynük , tarihini korumayı başarmış ilçelerden birisi. Göynük’e gelir gelmez ilk dikkatinizi çekecek şey hakim  bir tepede bulunan Zafer Kulesi . Biz görünce hemen oraya gitmek için sabırsızlandık açıkçası. :) Kurtuluş Savaşı’ndaki başarılarımızı ölümsüzleştirmek için yapılan bu kule 1922 yılında o dönemin kaymakamı tarafından yapılmış. Zafer Kulesi 3 katlı ve ahşaptan yapılmış. Göynük’ün simgelerinden biri olan bu kule bir tepeye inşa edildiği için şehir manzarasını izleme fırsatını da elde ediyorsunuz.













Akşemseddin Hazretleri Türbesi

Göynük’ün bir başka önemli  ise Akşemseddin Hazretlerinin Türbesi’nin burada bulunması. Tarihin en büyük komutanlarından biri olan Fatih Sultan Mehmet’in hocası olan Akşemseddin’in Türbesi burada bulunuyor. 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan türbe altıgen planlı kubbe şeklinde yapılmış. Türbede Akşemseddin’in yanında oğullarının da sandukaları bulunmaktadır.


Gazi Süleyman Paşa Camii

Türbenin hemen yanı başında Gazi Süleyman Paşa Camii bulunuyor. 1331 ile 1335 yılları arasında Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından yapılmış.Bu bölgede ki ilk Osmanlı eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor.




Göynük Evleri

Akşemseddin’in diyarı olarak bilinen bu kasabanın evleri de birbirinden güzel. Osmanlı’dan kalmış yaklaşık olarak 400 ev bulunuyor. Bu evlerin 100’ü koruma altına alınmış ve restorasyon çalışmaları başlatılmış. Genellikle iki katlı olan evlerin dış cepheleri beyazdır. Safranbolu’ya daha önceden gitmediğimiz için bu beyaz evleri görünce hayran kaldık. :) En yakın zamanda Safranbolu’ya gitme kararımızı da Göynük sayesinde vermiş olduk.







Mudurnu

Safranbolu’nun küçük ve sakin halini almış Göynük’ten ayrılarak Mudurnu’nun yolunu tutuyoruz.  Mudurnu , Kuva-yi Milliye’nin memleketi olarak biliniyor. Mudurnu’nun ismini daha önceden tavuk markasından duymuşsunuzdur. :) Ama Mudurnu bizi tavukları için değil , tarihi için çağırıyor. :)


Osmanlı Dönemi sivil mimari özelliklerini taşıyan Mudurnu Evleri sit alanı illan edilmiş. Fakat ne yazık ki Göynük gibi evleri korunmuş değil. Yıkık , yıkılmak üzere olan bir çok ev bulunuyor.   Çoğunlukla iki ve üç katlı olan Mudurnu evlerinin zemin katlarında depolar, kiler, hizmetçi odaları, mutfaklar ve geleneksel günlerde ailenin birlikte yemek yediği fırın odaları bulunuyor. Kapı ve pencerelerde ise Osmanlı ağaç işçiliği görülüyor.







Demirciler Çarşısı

Mudurnu 600 yıldır ahilik geleneğini devam ettiriyor.   Ahilik, en basit tabiriyle Anadolu’da, Balkanlar’da ve Kırım’da Türkler tarafından kurulan esnaf, sanatkâr ve üretici birlikleri ile bu birliklerin uyguladıkları ahlâkî, siyasî, iktisadî, felsefî duygu ve prensipler anlamına gelen ahilik, bir tür sivil toplum kuruluşu aslında. Ahilik, esnaflar arası yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlar, çatışmaları önler, koruyucu değerler oluşturur ve toplum düzeni ile iş ahlakının sağlanmasına yardımcı olur. İşte bu amaçla kurulan Ahi Birliklerinin yaşadığı bir yer Mudurnu. Ahilik kavramını nesilden nesile aktaran Mudurnu’da her Cuma, öğle saatinde yapılan ahi (esnaf) duası mutlaka görünmeli. Ahilik duası Mudurnu’nun en meşhur yerlerinden biri olan Orta Çarşı ve Demirciler Çarşısı’nda yapılıyor.









Yıldırım Beyazıt Camii

Mudurnu’ya geldiğinizde ilk göreceğiniz ve tarihi en geçmişe giden yapılardan biri olan Yıldırım Beyazıt Camii yer alıyor. Yıldırım Beyazıt tarafından 1374 yılında yapılan , o dönemde kare biçimli caminin kubesi dikkat çekiyor.  İçerisindeki ses efektinin önemine göre inşa edilmiş camiinin akustuği hala muhteşem ve bugün hala hizmet vermektedir.






Kanuni Sultan Süleyman Camii

Bir diğer eski camiilerden biri ise 1546 yılında yapılan Kanuni Sultan Süleyman Camii’dir. Kanuni Sultan Süleyman o dönemde Mudurnu’ya gelerek Yıldırım Beyazıt Camii’ni çok beğenir ve kendine ait bir camiininde böyle yapılmasını ister. Fakat çalışmalar sonucunda öyle bir camii yapılmayınca açılmasını istemeyip kapısına kilit vurdurur. Kanuni’nin vefatından 50 yıl sonra ibadete açılmıştır.


Ahşap Saat Kulesi

Mudurnu’nun simgelerinden biri olan Ahşap Saat Kulesi ise 1890-1891 yılları arasında yapıldığı söyleniyor. Fakat sonra yanarak kaybolur ve Mudurnu hapishanesindeki mahkumlar bu kuleyi tekrardan inşa ederler. Bizim çıkma fırsatımız olmadı , fakat  siz bize bakmayın oraya kadar gitmişken çıkmadan dönmeyin. :)

Yıldırım Beyazit Hamamı

Mudurnu’nun bir diğer tarihi yapısı ise Yıldırım Beyazit Hamamı. Osmanlı Dönemi’nin önemli yapılarından biri olan bu hamam , mimari süslemeleri açısından eşi benzerine rastlanmayan şaheser bir yapı olarak ifade ediliyor.







 Pertev Naili Boratav Kültür Evi

Mudurnu ile ilgili son olarak Pertev Naili Boratav Kültür Evi’nden bahsedebilirim. Nejdet Amca , Mudurnu’yu size anlatacak en doğru kişilerden biri. Eğer Mudurnu’ya giderseniz Nejdet Amca’ya uğramadan dönmeyin. J Mudurnu Pertev Naili Boratav Kültür Evi’nde 5 oda bulunuyor. Bir oda, Pertev Naili Boratav ve babası eski Kaymakam Abdurrahman Naili Boratav’a ait. Abdurrahman Naili Boratav, 1910’lu yılların başlarında Mudurnu’ya Kaymakam olarak atanır. 1919’da Anadolu’da Milli Mücadele’nin başlamasıyla görevinden ve maaşından vazgeçerek milli mücadeleye katılır.  Milli Mücadele karşıtı isyancılar da o dönem, Ankara’ya rahat geçebilmek için Mudurnu’yu kuşatır. Kaymakam Naili de dahil birçok milli mücadeleciyi yakalayarak infaz etmek üzere alıkoyarlar fakat Kuvay-i Milliye kaymakamı kurtarır. Milli Mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıyla Kaymakam Abdurrahman Naili, tekrar Mudurnu Kaymakamı olur ve 17 yıl Mudurnu’da görev yapmış.










Mudurnu sokaklarında biraz turlayıp , tarihi yapıları gördükten sonra Mudurnu’dan ayrılma vaktimiz geliyor. Hava da soğuk olduğu için Abant’a gidene kadar yolda ısınma vakti. Bir hafta öncesine kadar Abant’ın yolları kar nedeniyle kapalıymış.  2 gündür yollar açılmış fakat Abant’a yaklaştıkça hava daha soğuyor.

Abant Gölü

Abant Gölü ve çevresi Milli Park statüsünde bulunuyor. Bu nedenle Abant’a giriş ücretli. Araç ile giriş 15 TL , HGS ile de ödemek mümkün.  Yılda ortalama 350 bin kişiye ev sahipliği yapan Abant Tabiat Parkı’da ziyaretçilere tanıtım yapılabilecek bir ahşap bina bulunuyor. Bu tanım merkezinde o bölgede dünden bugüne kadar yaşan hayvanlar hakkında bilgi veriliyor. Küçük , birazda yetersiz bir yer ama ısınmak için bir mola yeri olabilir. :)








Abant Gölü , doğal oluşumlu bir göl ve çevresinde bolca oturma alanı bulmak mümkün.  Bir yanda nefis bir göl ,bir yandaise orman ve kuş sesleri size eşlik ediyor. Göl çevresinde bizim gibi yürüyüş yapmak isterseniz bir iki saatinizi ayırmalısınız. Eğer yürüyüş uzun geliyor ise araba ile de gezinmeniz mümkün. Göl çevresinde oteller mevcut , isterseniz göl manzaralı bir güne bu otellerde başlayabilirsiniz. Eğer birşeyler yemek isterseniz de cafelerini ve restorantlarında mola verebilirsiniz. Mangal yakmak isterseniz de mangal bölümleri bulunuyor. Abant’ta sucuk ekmek yemek oranın vazgeçilmezlerinden biri. Bu yüzden bizde mangalımızı yakarak sucuk ekmeğimizi yedik. :)



Mart ayında gittiğimiz Abant gezimizde biz çok üşüdük. Sanıyorum 4 kat giyinmiş olmama rağmen delicesine donduk. Hangi dönemde giderseniz gidin üzerinize bir hırka almayı ihmal etmeyin. Çünkü her mevsimde diğer yerlere göre biraz daha soğuk oluyormuş.


Abant bizleri beyazlar içerisinde karşıladı. Fotoğraflarda da görüldüğü gibi gölün , ağaçın ve gökyüzünün ayrımı oldukça zor yapılıyordu. Soğuk olmasına rağmen beyaz olması , gölün buz tutmuş olması bizi çok büyüledi. Sanıyorum ki hangi mevsimde gidersek gidelim Abant her zaman güzel.


 Bir yanda karlar altında nefis bir göl manzarası, diğer yanda karın beyazlığına boyun eğmiş bir orman ve kuşların cıvıltılarını hayal edin. Nasıl, hayal etmesi bile çok güzel ve masalsı, değil mi?


Kentin gürültüsünden uzak , tarihi yaşayabileceğimiz , doğa ile iç içe olabileceğimiz bir günün daha sonuna geldik.
Bir günde geçmişe yolculuk yaptık , manzaraları doyasıya izledik , kar havasını içimize çektik.





Hangi gezide olursanız olun , o anı yaşayın. Soğuk , sıcak , sıkıcı , kalabalık diye şikayet etmek yerine zamanın tadını çıkarın ve doyasıya eğlenin. :)
İyi gezmeler…





  İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder