Bir haftasonu kaçamağı yazısı ile daha karşınızdayız.
Sakarya hep gitmeyi düşündüğümüz ama duyduğumuz eleştirilerden dolayı sürekli
ertelediğimiz bir rotaydı. Evde durmaktansa gezelim ne olabilir ki diyerek
rotamızı Sakarya’ya çevirdik bir Pazar günü.
Sapanca
Eskişehir’den trenle de ulaşım sayabilirdik fakat otobüs
tercihimiz oldu. Çünkü biz Sapanca’ya gitmeyi amaçlıyorduk. Sapanca Eskişehir
arası 177 km. İstanbul’a da yakın
olduğundan dolayı İstanbulluların çok tercih ettiğini noktalardan biri olduğunu
öğreniyoruz. Yaz döneminde Sapanca ile meşhur olan Sakarya son dönemlerde kış
mevsiminde Kartepe Kayak Merkezi ile anılır oldu. 4 mevsim de popüler olan bir yere birde
Maşukiye eklenmiş ve artık buralar hafta sonu gezisi için birebir olmuş.
Sapanca doğasıyla , manzarasıyla insanı kendine hayran
bırakan bir yer. Fakat doğa kaçamağı yapmak isteyen gezginler için uygun değil.
Sapanca daha çok konforlu otellerin bulunduğu , bol yeşilin bulunduğu ,
yolların asfalt olduğu bir durak. Genel olarak küçük bir yer , bu yüzden burada
yarım günde gezebilirsiniz. Yeşilliklerin içinde güzel bir haftasonu kaçamağı
için birebir. Fakat bizim tavsiyemiz sabahın erken saatlerinde bulunmanız.
Öğlenden sonra çok kalabalık olabiliyormuş.
Sapanca Gölü , Sakarya ile Kocaeli arasında 45 kilometrekareye
yayılan doğal sınır. Tatlı su gölü ülkemizde bulunan birçok tektonik gölden bir
tanesi. Sakin görünen tatlı su gölün içinden aynı zamanda kuzey anadolu fay
hattı geziyor. Bu yüzden 1. deprem bölgelerinden biri. Fakat gölün içinden
geçtiği için depremin etkilerini azaltıyormuş.
Sapanca Gölü boyunca kafeler ve restorantlar sıra sıra
bulunuyor. Biz sabahın erken saatlerinde Sapanca’da bulunduğumuz için
kahvaltımızı göle karşı yapmaya karar verdik. Siz istediğiniz bir zaman
diliminde, istediğiniz kafe de mola yapabilirsiniz. Bizim tercihimiz Reis’in
Yeri oldu. Salaş bir yer olup , kahvaltı çeşitleri pek bol olmasa da gölün
manzarası bize her şeyi unutturdu.
Kahvaltı sonrasında göl kenarında uzun bir yürüyüş yaptık.
Aslında o kadar güzel bir göl ve yer ki yürüyüş yapmak , bisiklete binmek için
harika bir belde. Havasının temizliği , manzaranın ve doğanın
güzelliği bizleri büyülüyor. Tabi ki böyle güzel bir yerde çok daha güzel
değerlendirilmemiş olması bizi üzüyor.
Maşukiye
Göl kenarında güzel bir gezi sonrası artık Sapanca’dan
ayrılma vakti geliyor. Yine son zamanlarda çok ün kazanmış yerlerden biri
Maşukiye’ye doğru yola çıktık. Kartepe’ye bağlı olan Maşukiye’nin gezilecek
pek fazla bir yeri olmasa da yeşillerin arasında kurulmuş bir belde.
1864 yılında Çerkezler tarafından kurulan Maşukiye’nin eski
adı Voçbe Hable’ymiş. Şuan ki ismi ise aşık anlamına gelen maşuk’tan
geliyormuş.Karadeniz’in bitki örtüsüne benzeyen ,yeşillikleri ile muhteşem bir
doğa sahip.
Bir ormanın içerine kurulmuş bir belde gibi düşünebilirsiniz.
Biz ilk gittiğimizde gezilecek yerler yürüyüş yapabileceğimiz bir şeyler
aradık. Hatta ee neyapacağız biz burda şimdi dedik. Çünkü Maşukiye’de
görebileceğiniz iki şey var ; kafeler ve atv kiralama yerleri. Maşukiye
denilince aklıma yeşil ve atvler geliyor açıkçası. ATVlerin fiyatları ise iki kişi 150 TL
olduğunu öğrendik.
Yapacak bir şey bulamayınca ormanın derinlerine doğru
daldık. Atvlerin gittikleri yoldan yürüdük ve bol bol fotoğraf çekimi
yaptık. Uzun bir yürüyüş sonrası dinlenmek için dere kenarındaki bir kafede kahve molası
yaptık. Biz kahvemizi yudumlarken sohbetimize minik , şirin bir kedi
katıldı. Onu bol bol sevip zorda olsa kafeden ayrıldık. Öğle yemeğini
Maşukiye’de yemeye karar verdik. Maşukiye’de her ne kadar alabalık yeniyor
olsa da biz balık sevmeyen çift olarak köfteyi tercih etik. Köftenin
yanında bol çeşitli salatalar ve tatlılarda ekleniyor tabi. :)
Bitmez tükenmez yeşillin , mis gibi havayı içimize çekip ,
yeni istikametimize doğru yola çıktık. Bu arada Maşukiye’den devam edip
tepeyi çıkarsanız Kartepe’ye ulaşmış oluyorsunuz. Kış dönemi sona erdiğini için
Kartepe’yi es geçerek Karasu’ya doğru yolumuza devam ettik.
Daha önceden Karasu’yu hiç duymamıştık. Ama bu gezide bizim
en çok beğendiğimiz yerlerden biri Karasu oldu. Neden mi ? Çünkü Sakarya
Nehri’nin Karadeniz ile buluştuğu nokta Karasu. Bizim gittiğimiz zaman
inanılmaz bir rüzgar vardı. Daha önce hiç böyle rüzgar yaşamamış olduğumuz bu
noktada sadece yarım saat geçirdik.
Uçsuz bucaksız bir deniz ve sanki terkedilmiş bir sahil.
Dünyanın üçüncü , Türkiye’nin ise en uzun ikinci sahili olarak biliyormuş. Yaz
döneminde bu bölge daha canlı oluyor olabilir fakat bahar döneminde inanılmaz
rüzgarlı oluyormuş. Sahilde balıkçıların sıra sıra dizildiği bu bölgeyi balıkçılar
liman olarak kullanmış.
Karasu ileride o taraflara gidersek tekrar uğrayacağımız
yerlerden biri olarak listeye girdi. Karasu’da rüzgardan kendimizden geçmiş
olsak da gezimizin son noktasına uğramadan dönemezdik. Acarlar Longozu günün
son durağı oluyor.
Öncelikle Longoz ne demek onu açıklayalım. Longoz , denize
doğru akan derelerin ağzının kumla kapanması sonucu oluşan göl ve ormanın iç
içe olduğu bir bölüm.Acarlar Longoz’u ise 1. Derece doğal sit alanı olarak
koruma altına alınmış. Longoz’un girişinde bir kafe bulunuyor ve devamın
tahtadan oluşturulmuş yürüyüş yolu bulunuyor.
Suyun içinde yüzen ağaçlar , ördekler , güzel bir bitki
örtüsü ile yine doğa ile iç içe kaldığımız bir yer Acarlar Longozu. 750
metrelik bir yürüme platformu yapılmış. Evet evet yanlış okumadınız sadece 750
metrelik. Longoz çok güzel ama ne yazık ki sadece ufacık bir bölümü gezmeye
açık. Korumaya alındığı için bu kadar kısa olduğu söylense de uzak yollardan
buraya gelmek hayal kırıklığına uğratıyor. Longoz’da geçirebileceğiniz en fazla
süre yarım saat olur. Sonrasında ne yapabiliriz , ne yapacağız diye düşünmeye
başlayabilirsiniz.
Bol yürüyüş yaptığımız doğa ile iç içe olduğumuz güzel bir
günün daha sonuna geldik. Ne yapacağımızı şaşırdığımız ama doğanın huzurun da
kaybolduğumuz birkaç saat geçirdik. Evet beklentimizin çok altında bir gezi
oldu.
Açıkçası son 2-3 senedir yoğunlukla Arapların bu bölgeye
yerleştiğini duyduğumuz için gelmeyi sürekli erteliyorduk. Arapça menüler ve
tabelaları bolca görebileceğiniz bir yer Sapanca ve Maşukiye. Araplar,
Sakarya’nın baş taçı olmuş. Bu taraflara gelmeyi düşünüyorsanız bu bilgi
seçiminizi etkileyebilir.
Kısaca özetleyecek olursak Sapanca’yı çok beğendik ama çok
daha iyi olabilirdi. Maşukiye ise çok daha fazla geliştirilebilir veya tamamen
doğanın güzelliğine bırakılabilir. Karasu ise harika bir yer , tekrar görmek
istediğimiz bir yer. Acarlar Longozu ise çok ama çok daha iyi olabilirdi ,
hayal kırılığı ile ayrıldığımız bir yer.
Her yeni yer görmek bizi heyecanlandırıyor ve etkiliyor. Bu
gezi de aklımızdan çıkmayacak rotalardan biri oldu. Tekrar gider miyiz ?
Sanırım gitmeyiz. Her şeye rağmen yeni
yerleri birlikte keşfetmiş olmak bizi evimize mutlu çeviriyor. Bu mutlulukta
her şey için değer.
Gezmenin verdiği mutluluğu , huzuru hiç bir şey vermiyor.
Eğer sizler bu mutluluğu hala farkında değilseniz , çok geç
kalmadan gezmenin verdiğini mutluluğu tatmalısınız.
İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder