Etiketler

14 Ağustos 2019 Çarşamba

Sakarya Gezisi – Sapanca , Maşukiye , Karasu , Acarlar Langozu



Bir haftasonu kaçamağı yazısı ile daha karşınızdayız. Sakarya hep gitmeyi düşündüğümüz ama duyduğumuz eleştirilerden dolayı sürekli ertelediğimiz bir rotaydı. Evde durmaktansa gezelim ne olabilir ki diyerek rotamızı Sakarya’ya çevirdik bir Pazar günü.



Sapanca

Eskişehir’den trenle de ulaşım sayabilirdik fakat otobüs tercihimiz oldu. Çünkü biz Sapanca’ya gitmeyi amaçlıyorduk. Sapanca Eskişehir arası 177 km.  İstanbul’a da yakın olduğundan dolayı İstanbulluların çok tercih ettiğini noktalardan biri olduğunu öğreniyoruz. Yaz döneminde Sapanca ile meşhur olan Sakarya son dönemlerde kış mevsiminde Kartepe Kayak Merkezi ile anılır oldu.  4 mevsim de popüler olan bir yere birde Maşukiye eklenmiş ve artık buralar hafta sonu gezisi için birebir olmuş.


Sapanca doğasıyla , manzarasıyla insanı kendine hayran bırakan bir yer. Fakat doğa kaçamağı yapmak isteyen gezginler için uygun değil. Sapanca daha çok konforlu otellerin bulunduğu , bol yeşilin bulunduğu , yolların asfalt olduğu bir durak. Genel olarak küçük bir yer , bu yüzden burada yarım günde gezebilirsiniz. Yeşilliklerin içinde güzel bir haftasonu kaçamağı için birebir. Fakat bizim tavsiyemiz sabahın erken saatlerinde bulunmanız. Öğlenden sonra çok kalabalık olabiliyormuş.





Sapanca Gölü , Sakarya ile Kocaeli arasında 45 kilometrekareye yayılan doğal sınır. Tatlı su gölü ülkemizde bulunan birçok tektonik gölden bir tanesi. Sakin görünen tatlı su gölün içinden aynı zamanda kuzey anadolu fay hattı geziyor. Bu yüzden 1. deprem bölgelerinden biri. Fakat gölün içinden geçtiği için depremin etkilerini azaltıyormuş.




Sapanca Gölü boyunca kafeler ve restorantlar sıra sıra bulunuyor. Biz sabahın erken saatlerinde Sapanca’da bulunduğumuz için kahvaltımızı göle karşı yapmaya karar verdik. Siz istediğiniz bir zaman diliminde, istediğiniz kafe de mola yapabilirsiniz. Bizim tercihimiz Reis’in Yeri oldu. Salaş bir yer olup , kahvaltı çeşitleri pek bol olmasa da gölün manzarası bize her şeyi unutturdu.







Kahvaltı sonrasında göl kenarında uzun bir yürüyüş yaptık. Aslında o kadar güzel bir göl ve yer ki yürüyüş yapmak , bisiklete binmek için harika bir belde. Havasının temizliği , manzaranın ve doğanın güzelliği bizleri büyülüyor. Tabi ki böyle güzel bir yerde çok daha güzel değerlendirilmemiş olması bizi üzüyor.




Maşukiye

Göl kenarında güzel bir gezi sonrası artık Sapanca’dan ayrılma vakti geliyor. Yine son zamanlarda çok ün kazanmış yerlerden biri Maşukiye’ye doğru yola çıktık. Kartepe’ye bağlı olan Maşukiye’nin gezilecek pek fazla bir yeri olmasa da yeşillerin arasında kurulmuş bir belde.





1864 yılında Çerkezler tarafından kurulan Maşukiye’nin eski adı Voçbe Hable’ymiş. Şuan ki ismi ise aşık anlamına gelen maşuk’tan geliyormuş.Karadeniz’in bitki örtüsüne benzeyen ,yeşillikleri ile muhteşem bir doğa sahip.





Bir ormanın içerine kurulmuş bir belde gibi düşünebilirsiniz. Biz ilk gittiğimizde gezilecek yerler yürüyüş yapabileceğimiz bir şeyler aradık. Hatta ee neyapacağız biz burda şimdi dedik. Çünkü Maşukiye’de görebileceğiniz iki şey var ; kafeler ve atv kiralama yerleri. Maşukiye denilince aklıma yeşil ve atvler geliyor açıkçası.  ATVlerin fiyatları ise iki kişi 150 TL olduğunu öğrendik.


Yapacak bir şey bulamayınca ormanın derinlerine doğru daldık. Atvlerin gittikleri yoldan yürüdük ve bol bol fotoğraf çekimi yaptık. Uzun bir yürüyüş sonrası dinlenmek için dere kenarındaki bir kafede kahve molası yaptık. Biz kahvemizi yudumlarken sohbetimize minik , şirin bir kedi katıldı. Onu bol bol sevip zorda olsa kafeden ayrıldık. Öğle yemeğini Maşukiye’de yemeye karar verdik. Maşukiye’de her ne kadar alabalık yeniyor olsa da biz balık sevmeyen çift olarak köfteyi tercih etik. Köftenin yanında bol çeşitli salatalar ve tatlılarda ekleniyor tabi. :)







Bitmez tükenmez yeşillin , mis gibi havayı içimize çekip , yeni istikametimize doğru yola çıktık. Bu arada Maşukiye’den devam edip tepeyi çıkarsanız Kartepe’ye ulaşmış oluyorsunuz. Kış dönemi sona erdiğini için Kartepe’yi es geçerek Karasu’ya doğru yolumuza devam ettik.



Karasu

Daha önceden Karasu’yu hiç duymamıştık. Ama bu gezide bizim en çok beğendiğimiz yerlerden biri Karasu oldu. Neden mi ? Çünkü Sakarya Nehri’nin Karadeniz ile buluştuğu nokta Karasu. Bizim gittiğimiz zaman inanılmaz bir rüzgar vardı. Daha önce hiç böyle rüzgar yaşamamış olduğumuz bu noktada sadece yarım saat geçirdik.




Uçsuz bucaksız bir deniz ve sanki terkedilmiş bir sahil. Dünyanın üçüncü , Türkiye’nin ise en uzun ikinci sahili olarak biliyormuş. Yaz döneminde bu bölge daha canlı oluyor olabilir fakat bahar döneminde inanılmaz rüzgarlı oluyormuş. Sahilde balıkçıların sıra sıra dizildiği bu bölgeyi balıkçılar liman olarak kullanmış.





Karasu ileride o taraflara gidersek tekrar uğrayacağımız yerlerden biri olarak listeye girdi. Karasu’da rüzgardan kendimizden geçmiş olsak da gezimizin son noktasına uğramadan dönemezdik. Acarlar Longozu günün son durağı oluyor.




Acarlar Longozu

Öncelikle Longoz ne demek onu açıklayalım. Longoz , denize doğru akan derelerin ağzının kumla kapanması sonucu oluşan göl ve ormanın iç içe olduğu bir bölüm.Acarlar Longoz’u ise 1. Derece doğal sit alanı olarak koruma altına alınmış. Longoz’un girişinde bir kafe bulunuyor ve devamın tahtadan oluşturulmuş yürüyüş yolu bulunuyor.










Suyun içinde yüzen ağaçlar , ördekler , güzel bir bitki örtüsü ile yine doğa ile iç içe kaldığımız bir yer Acarlar Longozu. 750 metrelik bir yürüme platformu yapılmış. Evet evet yanlış okumadınız sadece 750 metrelik. Longoz çok güzel ama ne yazık ki sadece ufacık bir bölümü gezmeye açık. Korumaya alındığı için bu kadar kısa olduğu söylense de uzak yollardan buraya gelmek hayal kırıklığına uğratıyor. Longoz’da geçirebileceğiniz en fazla süre yarım saat olur. Sonrasında ne yapabiliriz , ne yapacağız diye düşünmeye başlayabilirsiniz.












Bol yürüyüş yaptığımız doğa ile iç içe olduğumuz güzel bir günün daha sonuna geldik. Ne yapacağımızı şaşırdığımız ama doğanın huzurun da kaybolduğumuz birkaç saat geçirdik. Evet beklentimizin çok altında bir gezi oldu.


Açıkçası son 2-3 senedir yoğunlukla Arapların bu bölgeye yerleştiğini duyduğumuz için gelmeyi sürekli erteliyorduk. Arapça menüler ve tabelaları bolca görebileceğiniz bir yer Sapanca ve Maşukiye. Araplar, Sakarya’nın baş taçı olmuş. Bu taraflara gelmeyi düşünüyorsanız bu bilgi seçiminizi etkileyebilir. 


Kısaca özetleyecek olursak Sapanca’yı çok beğendik ama çok daha iyi olabilirdi. Maşukiye ise çok daha fazla geliştirilebilir veya tamamen doğanın güzelliğine bırakılabilir. Karasu ise harika bir yer , tekrar görmek istediğimiz bir yer. Acarlar Longozu ise çok ama çok daha iyi olabilirdi , hayal kırılığı ile ayrıldığımız bir yer.


Her yeni yer görmek bizi heyecanlandırıyor ve etkiliyor. Bu gezi de aklımızdan çıkmayacak rotalardan biri oldu. Tekrar gider miyiz ? Sanırım gitmeyiz.  Her şeye rağmen yeni yerleri birlikte keşfetmiş olmak bizi evimize mutlu çeviriyor. Bu mutlulukta her şey için değer.
Gezmenin verdiği mutluluğu , huzuru hiç bir şey vermiyor.



Eğer sizler bu mutluluğu hala farkında değilseniz , çok geç kalmadan gezmenin verdiğini mutluluğu tatmalısınız.
İyi gezmeler…










İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder