Çanakkale gezimizin son bölümüne geldik. Bozcaada , Assos ve
Kazdağları olan gezimizin son noktası Kazdağları’nın şirin köylerinden
bahsedeceğim sizlere. Ve son olarak da Çanakkale Merkez’e değineceğim. Ama daha
ayrıntılı Çanakkale Gezi yazısını okumak istiyorsanız linkini hemen yazının
sonunda bulabilirsiniz.
Eski adı Büyükçetmi olan Yeşilyurt Köyü , 1355’te Oğuz Çapni
tarafından kurulmuş ve günümüze kadar gelmiş. Bu köyün özelliği bir dönem bu
köyde Rum ve Türkler birlikte yaşamış. O dönem de Kazdağların’da göçebe yaşayan
Türkler , yerleşik hayata ilk olarak Yeşilyurt Köyünde geçmişler. Türkler
evlerini yapmaları için Rum taş ustalarıyla anlaşmışlar. Zamanla artan Rum
nüfusu bu köye yerleşip bir mahalle kurmuşlar. Uzun zaman boyunca Türkler ve
Rumlar bir arada yaşamışlar.
1924’te yaşanan mübadeleyle Rumlar , Midilli ve Girit
Adası’nda bulunan Türklerle yer değiştirmişler. Günümüzde hala köy içinde
gezinirken Rumların yaptığı taş evleri görmeniz mümkün. İstanbul’a yakın
olmasından dolayı bir çok İstanbullu turistin buraya geldiğini öğrendik.
Peki biz minik köyde ne yapacağız derseniz hemen cevap
veriyorum. Sokaklarında gezinin taş evlerin önünde fotoğraf çekilebilirsiniz.
Birçok butik hotel , cafeler ve restorantlara denk gelebilirsiniz. Dışı taş ,
içi tahta olan 700 yıllık bir cami görebilirsiniz. Mantıdan , gözlemeye birçok
çeşitli yemek bulup karnınızı doyurabilirsiniz.
En güzeli de doğal ürünler bulabilirsiniz. Mesela biz
zeytinyağı , karadutözü ve nar ekşisini aşağıdaki teyzeden aldık. Sizlerde köy
de gezinip yaşlı teyzeler ve amcalarla sohbet edebilirsiniz.Sattıkları doğal
reçeller , tarhanalar , el emeği olan örgülerden satın alıp onlara destek olmuş
olursunuz.
Birde bu köyde bizim Mikinin ikinizi olan Zeytin’e rastladık.
O kadar tatlı ve şirindi ki karşımızda Miki varmış gibi hissettik.
Nefis taş evleri , arnavut kaldırımlı sokakları , temiz
oksijeni ile bu şirin köyü 1 saatte gezebilirsiniz. Sizler isterseniz , bu
köyün butik otellerinde konaklayarak temiz hava sarhoşu olabilirsiniz. :)
Sessiz, sakin olan bu köyden çıkıp bir Adatepe Zeytinyağı
Fabrikasına uğruyoruz. Türkiye’nin ilk zeytinyağ müzesi, 2001 yılında oluşturulmuş.
Bu eski fabrika
toplanan zeytinlerden , zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin taşıma , presleme
, kazan gibi birçok araç-gerecin sergilendiği bir müze.
Girişi ücretsiz olan bu
müze de , zeytinyağın yapım aşamalarını öğrendiğimiz bu fabrikanın satış
mağazasında küçük bir gezinti yapıyoruz. Doğal sabunlar, baharatlar, yağlar
bulunan bu mağazada bilgiler edindikten sonra Adatepe Köyü’ne doğru yolumuza
devam ediyoruz.
Edremit Körfezi’ne bakan bir tepeye kurulmuş olan köy olan
Adatepe’de duraklıyoruz. Adatepe’ye
uğramamızın asıl amacı Zeus Altarı’na çıkmak. Kazdağlarının en tepe
noktalarının birinde bulunan Zeus Altarı harika bir manzaraya sahip. Assos
Athena Tapınak’ından sonra burasını daha çok sevdik. :)
Şöyle düşünün , Küçükkuyu , Edremit Körfezi ve Midilli Adası
ayaklarınızın altında muhteşem bir manzaraya neden oluyor. Rivayete göre , Zeus
Truva Savaşı’nı bu tepeden izlemiş. Ne kadar da güzel bir yerden izlemiş. Başka
bir rivayete göre ise , insanların tanrılara kurbanlar sunduğu bir tepe olarak
biliniyor. Giriş ücreti ödemiyorsunuz fakat çıkış biraz zorluyor. 750 metrelik
yolu biraz yokuş çıkarak yürüyorsunuz ve sonra karşınıza seyre doyamayacağınız
bir manzara çıkıyor.
Kafanızı nereye çevirseniz zaytin ağacı görebileceğiniz bir
köy Adatepe Köyü. Bir tepe kurulmuş olan köy , tarihi taş evler , asırlık bir
ağaç altında bulunan bir çay bahçesi , yemyeşil doğası ve deniz manzarasıyla
çok güzel konuma sahip.
Yeşilyurt Köyü’nde olduğu gibi bu köyde de Türkler ve Rumlar
bir süre birlikte yaşamış ve mübadele sonucu Rumlar gitmiş. 1960’larda köy
Türkler tarafından da terk edilmiş , hayalet bir köy haline gelmiş. Şehir
hayatından kaçmak isteyen bir grup 1980’lerde bu köye gelip yerleşmiş ve köy
tekrar canlanmış. Şuan 427 nüfusa sahip olan köy , zeytincilik ile
geçiniyormuş.
Temiz oksijeni içime çektiğimiz , manzarayı doyasıya
izlediğimiz köylerden çıkıp Tahtakuşlar Köyü – Müzesine doğru yolumuza devam
ettik. Edremit – Çanakkale yolu üzerinde bulunan Alevi köyü Tahtakuşlar ,
kendine özgü havasıyla uğrak noktalardan biri.
Tahtakuşlar Köyü , 600 nüfuslu bir Alevi – Türkmen köyü. Onun
dışında köylülerin bir kısmı kendilerini şaman olarak da ifade ediyor. Bu köyün
özelliği şaman kültürünü yansıtan bir müzenin bulunması. Tahtakuşlar Alibey Kudar
Etnografya Müzesi , ülkemizde bir köyde kurulan ilk etnografya müzesi.
1991 yılından günümüze kadar hala ziyarete açık olan bu müze
Alibey Kudar tarafından kurulmuş. Kudar , 26 yıllık öğretmenlik yapmış ve emekli
olduktan sonra bu köye yerleşmiş. Uzun araştırmalar , derlemeler sonucundan
inanç ve kültürü bir araya getirerek bu müzeyi açmış. Müzede ; ev eşyalar ,
yöreye uygun kıyafetler, halı , çadır , kitap ve deniz hayvanları gibi birçok
çeşit obje sergileniyor.
Müzenin en çok ilgi gören parçası ise bir deniz
kaplumbağası. 360 kilogram ağırlığında ve 197 santimetrelik boyu ile dünyanın en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağası. Fakat bu bir
caretta caretta değil. Sırtı tamamen deri kaplı olan büyük bir deniz
kaplumbağası. Yolunu şaşırması sonucu karaya çıkan kaplumbağa , nefes alamadığı
için boğularak ölüyor ve bu müzede bulunuyor. Kaplumbağa dışında bir çok deniz
kabuğu , deniz midyesi gibi deniz ürünleri de sergileniyor.
Etnografya Müzesi’nde benim en çok dikkatimi çeken farklı
ürünlerle yapılan kolyeler. Karanfilli , yaban otlu , ildeli gibi birçok çeşit
anlamlı kolye bulunuyordu. Kolyeler göze hitap etmiyor olsa da , çok farklı
anlamlarıyla merak uyandırıyordur. 10-15 tl arasında fiyatları değişiyor.
Müzeye giriş fiyatı ise öğrenci 3 tl , yetişkin 5 tl.
Çok kültürlü , geçmişi simgeleyen mimari yapıları , bir
yanda deniz bir yanda ormanların bulunduğu doğal güzelliklerde dolu 3 farklı
köy. Her birinde en fazla 2 saat ayırmanız yeterli olacaktır. Bu köyleri
gezdikten sonra temiz havadan sarhoş olacağınızı şimdiden söyliyim. :)
Bu gezimizde konaklamayı Çanakkale merkezde yaptık. Akşam
saatlerinde kordon gezisi bizim Çanakkale özlemimizi bitirmemize sebep oldu. En
son şehitlik turu yaptığımız Çanakkale , 2 yılda çok fazla değişmiş ve
gelişmiş. Milanos pizzada yemek yiyip , donanmada bir çay içip , peynir
helvacısından peynir helvası alıp Çanakkale kordonun tadını çıkarın. Hatta
bizlerede fotoğraflarınızı atın bizde Çanakkale ile özlem giderelim. :)
Ayrıntılı Çanakkale Gezisi yazımızı okumak isterseniz linki
bırakıyorum :) http://www.minebasaran.com/2016/09/gunubirlik-canakkale-gezisi-sehitlik.html
Görmediğimiz , keşfetmediğimiz yeni yerler keşfettik. Bize en iyi gelen
şeylerden biri olan keşfetmeye devam edeceğiniz. Takipte kalın. Her ay yeni bir
yer keşfetmeye devam edeceğiniz. Yeni gezilerimiz çok yakında. :)
Her geziyi çok seviyoruz , çünkü yeni yerler , yeni
insanlarla tanışmak harika bir şey.
Bu gezimiz ile ilgili sormak istediklerinizi bizlere
ulaşarak sorabilirsiniz.
Takipte kalın. :)
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com
Mail : minebsrn4@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder