Etiketler

1 Temmuz 2018 Pazar

Side Gezisi 2. Bölüm – Side Antik Kenti



Side hem muhteşem kumsalları ile bir tatil kenti hem de tarihi kalıntıları ile bir antik kent.  Birbiri içine girmiş deniz ve tarih şehri olan Side’nin biraz da tarihinden bahsedelim.Bir önceki yazım da kumsalı  denizi ile ilgili bilgileri sizinle paylaşmıştım. Side denince ilk akla gelen şey Side Antik Kenti ve Apollon Tapınağıdır.İşte şimdi bunlardan bizim gezme sıramıza göre sizlere bahsedeceğim.

Bir önceki yazımızda bildiğiniz gibi gezimize kumsaldan başlamıştık.Kumsal da küçük bir yürüyüş sonunda karşımıza Antik Kent kalıntıları çıktı ve kendimizi antik kentin için bulduk. Yani Side Antik Kentinin herhangi bir girişi yok. Şehir içinde gezinti yaparken kendinizi illa ki Antik Kentin içinde bulacaksınız.  Bu Antik Kentin içinde tarihi tiyatrosu , apollon tapınağı , büyük ihtişamlı kent kapısı , hamamları , agorası , eski evleri ve side müzesi bulunan bu şehir adeta bir açık hava müzesi.

Antik Kentin kısaca tarihine baktığımızda kimler kimler geçip gitmiş buralardan diyeceksiniz. M.Ö. 7 yy dayanan bir tarihe sahip bir liman şehiri. O dönemde dünyanın sayılı kentlerinden biri olarak kabul ediliyormuş. Yunanlılar , Lidyalılar , Persler, Suriye Krallığı, Romalılar gibi bir çok medeniyetin hakimiyeti altına girmiş. Bu yüzden bir çok medeniyetten izler taşıyan bu şehiri gezmek eşsiz bir deneyim.

Biz gezintimize sahilden devam ettiğimiz için ilk karşımıza çıkan Devlet Agorası oluyor.  2.yy da inşa edilmiş bu alan o dönemlerde şehrin yönetim merkeziymiş. Şehirde iki adet sütunlu cadde bulunuyor. Bir tanesi şehrin surları yönünde devam eden cadde iken bir diğeri arabaların geçtiği ve tiyatroya çıktığımız cadde. Biz ilk olarak yürüyüş yolu olan Sütunlu Caddeden geçtik.



Sütunlu caddeden devam edince karşımıza antik kent surları çıkıyor. Doğrusu tüm bu tarihi kalıntıların korunmamış olması bizleri çok üzüyor. 

Şehrin ana giriş kapısı sayılan  Anıtsal Çeşme’de buluyoruz kendimizi. Bu çeşme eskiden , deniz ticaretinin başladığı dönemde kutlamaların yapıldığı yermiş bu üç bölmeli bir çeşme.



Arabaların geçtiği sütunlu caddeden devam ettiğimizde caddenin iki yanında bulanan küçük odacıklar şeklinde bulunan dükkanlar ve evler bulunuyor. 

Az daha ileride ise  karşımıza Konsollu Ev ve Peristilli Ev çıkıyor.

Yolumuza devam ettikçe Antik Tiyatro’yu daha yakından görmeye devam ediyoruz. 

Fakat tiyatrodan önce hemen önünde bulunan Ticaret Agorasından bahsetmemiz gerekiyor. Ticaret Agorası 2. Yy aitmiş. Bu bölüme girmek ne yazık ki yasak. Agorayı uzaktan gördüğümüz kadarıyla ortada bulunan yuvarlak yapının ismi ise Tykhe Tapınağıymış.

Ticaret agorasının hemen karşısında bulunan Side Müzesi dikkatimiz çekiyor ve ve hemen yolun karşısına geçiyoruz. 

Müze olarak kullanılan bina da aslında yine 2. Yy da Agora Hamamı olarak inşa edilmiş bir binaymış. Günümüzde ise müze olarak ziyaret açık. 


Müze içerisinde 5 salon ve bir bahçesi bulunuyor.  Güzel bir şekilde düzenlenmiş olan müzede dönemin kalıntıları olan ; çanaklar , kaseler , yüzükler , kolyeler , heykeller , tabletler, amforalar , gemi çapaları, sikkeler , heykel başları gibi birçok güzel kalıntılar bulunuyor. 


Bu arada müzeye müze kart ile giriş yapabiliyorsunuz fakat müze kartınız yoksa giriş ücreti 10tl. Müze içerisinde hediyelik eşya satan herhangi bir büfe bulunmuyor. Onun yerine parayı atıp makineden alabileceğiniz hediyelikler bulunuyor. :)


Müzeden çıktığınızda solunuzda Vespasianus Anıtı bulunuyor.  Anıtın hemen yanındaki büyük kapı ise oldukça dikkat çeken bir yer oluyor.

Yolumuza devam ettiğimizde karşımıza Antik Tiyatro çıkıyor. Ve sonunda en çok merak ettiğimiz alana giriş yapmak için sabırsızlanıyoruz. Antik Tiyatroya giriş ücretli , ücreti ise 20tl. Fakat müze kartı geçerli o yüzden sizler buraya gelmeden önce müze kartı çıkarmalısınız. :)

2. yy da inşa edilmiş tiyatro , o dönemlerde 15 binden fazla kişiye ev sahipliği ediyormuş. Tiyatro tipik bir Roma döneminin özelliklerini taşıyor. Aslında yapım tekniği açısından Roma mimarisine , yarım daire olmasından dolayı da Bizans mimarisine yakın bir yapı olarak söyleniyor. 


Sahne binası ise üç katlıymış fakat ne yazık ki çok fazla korunmuş olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu tiyatroda o dönem de gladyatör ve hayvan dövüşleri için kullanıldığı bilinmektedir.

Antik Tiyatrodan ayrılmakta zorlanmış olsak ta yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tiyatro çıkışında sola doğru devam ettiğimizde karşımıza hediyelik eşya mağazaları çıkıyor. Ve yolun sonunda da kendimizi sahilde buluyoruz tekrar. Levhaları takip ettiğimizde ise kendimizi Apollon Tapınağında bulunuyoruz.



Apollon Tapınağı 2. Yy da inşa edilmiş. Bu tapınak adını ise ışık , güzellik ve sanat tanrısı olan bilinen baş tanrı olan Apollon’dan alıyor.  Roma Barışı olarak bilinen dönemde inşa edilmiş iki tapınaktan biridir Apollon Tapınağı. Oldukça büyük bir yapı ve sütun başlıkları korint şeklinde. 

Tapığın bir tarafı tarihi kalıntılar bulunurken diğer tarafında denizin sesi kokusu ile kendine aşık ediyor. O an ordan ayrılmak istemiyoruz.


Tapınağın arkasında bulunan tarihi kalıntılar ise Athena Tapınağı ve Güney Bazilikası. Fakat bu iki bölümde tellerle çevrili olduğu için o alana girmek mümkün olmuyor.

Kendimizi biraz Side limanında yürüyüşe veriyoruz ve yazımızı burda sonlandırıyoruz.
Side Antik Kenti gezilip görülmesi gereken güzel bir antik kent. Fakat ne var ki biraz daha korunabileceğini düşündüğümüz bir antik kent. Umarız en yakın zaman da turizm bakanlığı bu antik kenti biraz daha fazla korumaya alır.

Sizlere fotoğraflar ve yazılarla Antik Kenti gezdirmeye ve bilgi aktarmaya çalıştım. Bir sonraki yazımızda Manavgat Şelalesinden bahsedeceğim ve Side gezimizi sonlandıracağım.

Umarım bu yazı sizlere ilham olur ve sizde Side’ye küçük bir gezinti yaparsanız. :)
İyi gezmeler…


Side Antik Kent Köpeği :) 
İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder