Etiketler

5 Ağustos 2018 Pazar

Ege’nin Saklı Köyleri 4. Bölüm – Bademler Köyü



Ege’nin güzel köylerini gezmeye devam ediyoruz. Şimdi ki durağımız ise İlklerin Köyü Bademler Köyü. Bu köy ile ilgili de söylenecek birçok şey var. O yüzden hiç uzatmadan söze başlıyorum. :)

Kütüphanesi , tiyatrosu , etnografik ve oyuncak müzesi olan harika bir köy burası.
Bu köyde yaşayan insanların duyarlılıklarını başka bir köyde bulmamız mümkün değil. Bu yüzden bu köy bir başka.
1963 yılında bu köyde Susuz Yaz filmi çekilmiş ve o günden sonra bu köyün ismi duyulmaya başlamış.

İzmir’in Urla ilçesine bağlı bir köy Bademler. 300 yıl öncesine dönüp baktığımız da bu köyde yaşayan insanlar tahtacılık ile geçinirmiş. Köy halkı ahşap işleriyle çok uğraştığı için tahtacılar köyü olarak da bilinirmiş. Köyün çevresinde bulunan birçok badem ağacı bu köye ismini vermiş. Bu köy geçmişten günümüze kadar alevi inancına sahip bir köy. Bu yüzdendir ki Türkiye’de camisi ve cemevi olmayan tek köy olarak biliniyormuş.

Köyün diğer bir güzel özelliği de okuma yazma oranının %99 olması. Bir çok proföser , doçent çıkmış bu köyden. Okuma oranı yüksek olan bu köyün insanları bu köyü terk etmemiş ve köy gün geçtikçe gelişen bir köy haline gelmiş.
Mustafa Ararat adındaki bir Köy Estütisi mezunu bir öğretmenin bu köyde öğretmenlik yapmaya başlaması ile bu köye bir yenilik gelir. 1925 yılında bu köye atanan öğretmen köy halkı ile çok güzel işler yapar. İşte bunlardan biri de köy tiyatrosudur. Ararat , köy halkının sanatsal aktivitelere ilgi duyduğunu tiyatroya yapmayı teklif eder. “Yarım Osman” adındaki ilk oyun , köy meydanında sergilenir.

Gün geçtikçe tiyatroya merak duyan köy halkı ile birlikte emek ve birlik içinde 1969 yılında Bademler Köy Tiyatrosu açılır. O yıllarda İzmir dahil olmak üzere birçok büyük kentin tiyatrosu yokken Bademler Köyünün bir tiyatrosu bulunuyormuş. Tiyatronun 150 kişilik bir kapasitesi bulunuyor. Her yıl 27 Mart Tiyatrolar Günü’ne özel bir tiyatro sergileniyor.
Tiyatro oyuncularının resimleri

Sergilenen oyunlardan bir kaçı.

Burada ki tiyatronun özelliği ise bu tiyatronun sahne önünde ve sahne arkasında bulunan herkes köyün insanları oluyor. Yönetmeninden ışıkçısına , oyuncusundan kostümcüsüne herkes köyden. Birde kendilerini bu tiyatroya öyle bir kaptırıyorlar ki tiyatrodaki görevleri onların lakapları oluyor. Shakespeare Ahmet, Juliet Zeynep , Mişon Emmi gibi.  Bir gün bu tiyatrolardan birine denk gelip izleme fırsatımız olur umarım. Çünkü tiyatro seven biri olarak böyle bir etkinliğe katılmayı çok isterim.
Tiyatro sahnesi.

Çocuk Oyuncakları Müzesi de Bademler Köyünün ülkemize kazandırdığı diğer bir ilklerden.  Annesinin yaşadığı evi , ölümünün ardından 1990 yılında bir müze haline çeviriyor Arkeolog Musa Baran. Bu müzenin bir odası annesinin anısına , köy yaşantısını anlatan ev eşyaları ile dolu etnografik biçimde düzenlenmiş. Üst kata çıktığınızda ise geçmişte oynadığı oyunlar açıklamaları ile birlikte yer alıyor.


Etnografik Müze

Müzeyi ve tiyatroyu gezerken köylülerden biri size tek tek herşeyi anlatıyor. Oyuncak Müzesinde de oyunları tek tek anlatan amcayı meraklı gözlerle dinlediğimi söyleyebilirim. Şimdi ki oyuncaklar ile o dönemin oyuncaklarını karşılaştırdığımda arada dağlar kadar fark oluyor ne yazık ki.
Oyuncaklardan birkaçı.

Eski dönemde tavla ve satranç.
Dönemin oyunlarından origami
Köy sokaklarında gezinirken çocukların bahçesinde top oynadığı kütüphaneyi de dışarıdan görme fırsatımız oldu. İzmir İl Kütüphanesinin bir şubesi olan bu kütüphane 80 yıldır bu köyde hizmet veriyormuş.
Köy kütüphanesi
Köyün sokaklarında gezdiğimizi söylemiştim , dikkatimi çeken bir diğer şey ise sokakların tertemiz olmasıydı. Rehberimizin dediğine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafınfan yapılan yarışma sonucunda bu köy Türkiye’nin en temiz köyü seçilmiş. Doğrusu bunu hakeden bir köy.  Köy sokaklarında gezerken birde köyün meydanında gelen ziyaretçilere ikram edilen bedava olan lokmalarda bulunuyordu. Gerçekten çok güleryüzlü insanların bulunduğu bir köy.

Şimdi bahsedeceğim nokta ise bizi en derinden etkileyen ve köye gitme isteğimizi artıran noktalardan biri. Bu köyde yaşayan yaşlı bir teyzenin evini kiralayan iki genç İstanbul’dan taşınıp bu köye yerleşiyor. Bu evde sadece yaşamıyorlar aynı zamanda yaşlı teyzenin evini hala yaşatıyorlar. 
İşte evin gerçek sahibi. 
Diğer fotoğrafları. 

Ateş külünün bulunduğu kısım.
Nasıl mı ? onun evinin bulunduğu odayı bir müze haline çevirerek. Her köşesinde yaşlı teyzenin fotoğraflarının , tabaklarının hatta yaktığı son ateşin külünü görüyoruz. Sahipleri bize tek tek tüm köşeleri anlatıyor.
Müzenin bir odası ve herşey yaşlı teyzeye ait. 

Bu evin bahçesini de kahvaltı edebileceğiniz veya kahve alıp dinlenebileceğiniz bir küçük uğrak noktası olarak düzenliyorlar. Köy yemeklerine özgü kahvaltılar , içecekler , yemekler ikram ediyorlar. Ekmeğine varana kadar kendileri yapıyormuş , kendim bizzat ekmek hamurunu gördüm. :) Bu şirin yerde çok zamanımız olmadığı için oturmaya fırsatımız olmadı fakat yaptıkları bir başka sosyal proje var ki onlara o şekilde yardım etmiş olduk.
Küçük müzenin bahçesi.

Küçük müzenin yer sofraları.

Hayvanlara olan sevgimizden bu blogda hep bahsetmiştik. Bir kap yemek , bir kap suyu onlara çok görmeyelim diye sürekli söylüyorduk. İşte bu iki genç bir poşet mama karşılığı kitap hediye ediyor sizlere. 


Parayı kesinlikle kabul etmiyorlar sadece ve sadece sokak hayvanları için mama karşılığında kitap alabiliyorsunuz. İkinci el kitapların bulunduğu bir oda bulunuyor bu bahçede. İstediğimiz bir kitabı seçtik ve dedik ki biz size parasını verelim siz mamayı alırsınız. Onların bize cevabı ise çok yakında bir bakkal var oradan mama alıp gelebilirseniz ancak o şekilde kitabı alabilirsiniz oldu. Asıl amacımız tabi ki kitap almak değildi sokak hayvanlarına yardım etmekti. 

Bakkaldan aldığımız bir paket mamayı hemen sokak kedilerine ve köpeklerine verdik , onlar karınlarını doyurdu bizde yüzümüzde kocaman bir mutluluk ve elimizde kitabımızla oradan ayrıldık.


İşte tüm bu sosyal projeleri yapan yerin ismi Hobbit House. Bu arada sadece müzeyi gezmek isterseniz ücretsiz olarak dolaşabiliyorsunuz. Bizim tavsiyemiz müzeyi gezin ve sokak hayvanlarına bir paket mama alın ve onları sevindirin. :)



Günümüzde köy halkı çiçeklik ile geçiniyormuş. Aynı zamanda Kooperatifçiliği başarmış ilk köy olarak biliniyormuş. Köyün biraz dışında bulunan bir kooperatif alanı bulunuyormuş. Biz bu alana uğramadık ama köy halkından edindiğimiz bilgilere göre burada köy ürünleri , yöresel ürünler çokça satılıyormuş.

Gündüz tarlada akşam tiyatroda olan bir köy halkı düşünün.
Köy kahvesinde çay içip tavla oynarken felsefe konuşan bir köy halkı düşünün.
Eğitime , sanata , bilime önem veren bir köy halkı düşünün.
Köyün temizliğine , geri dönüşüme önem bir köy halkı düşünün.
Sokak hayvanlarını besleyen , onlarla konuşan bir köy halkı düşünün.
İşte bu köy öyle bir köy.
İlklerin köyü burası.
Her şeyi ile güzel olan köy burası.

Yolunuz düşerse uğrayın ve anılarınızı bizimle de paylaşın.
Buraya kadar okumuşsanız teşekkür ederim. :)
İyi gezmeler…

 İnstagram : minebasarn

Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder