Etiketler

19 Ağustos 2018 Pazar

Ege’nin Saklı Köyleri 6. Bölüm – Doğanbey Köyü (Domatia Köyü)



Gezi yazılarını hep severek ve isteyerek yazıyorum. Bu yazıları yazarken o günlere geri dönüp tekrar aynı anları yaşamayı seviyorum. Bu yazılar sizlere bir rehber oluyor belki, benim için ise anıları tekrar yaşamak oluyor. Hele ki benim gibi unutkan birinin bu yazıları yazması ile unutması engelleniyor. :)

Gezimizin ikinci gününde yağmurlu bir güne açtık gözlerimizi Kuşadası’nda. Gezimizin aksamasan da korkmuş olsak da programımızı aynı şekilde devam ettik ve ilk durağımız Doğanbey Köyü oldu.

Biraz İzmir’den uzaklaştık ve Aydın’a bağlı olan terk edilmiş bir Rum Köyünde bulduk kendimizi. Daha önceden gezi yazılarını takip edenler bilir , bir başka terk edilmiş Rum Köyü olan Kaya Köy de biz çok duygulanmış ve severek gezmiştik. Bu köyünde onun benzeri olduğunu duyduğumuz da heyecanlanmıştık doğrusu.

Köy halkı dediğimiz kişiler aslında yok. Çünkü burada yaşayan şuan 6 kişi varmış ve onlarda İstanbul’dan bu köye taşınmış kişilermiş. Bu yüzden bu köy terk edilmiş çok eski bir köy.


Bu gezide gezdiğimiz diğer tüm köylerden farklı bir köy burası. Çünkü şu yemeği meşhur , bir çok turistik mağazasının bulunduğu bir köy değil.Dağların yamaçlarında kurulu , denize bakan küçük bir köy Doğanbey.

Sokaklarında gezerken bir yandan da doğanın o muhteşem huzuruna kapılıyorsunuz. “Keşke terk edilmiş bir köy olmasa da bu taş evleri gezsek.” demeden edemiyorum.  Eski dönemlerde yaşanmış bu evler de kim bilir neler yaşanmıştır diyerek iç geçirmeden yapamıyorum.

Eski zamanlara bir göz attığımız da köyün 1850 yıllarında kurulmuş olduğunu öğreniyoruz. Sıtmadan kaçıp Padişah Abdülaziz’in fermanı ile Rumlar bu köyde 300 haneli bir yaşam kurmuşlar. Köy sokaklarında gezerken denk gelebileceğiniz Papaz’ın evi köyün en ünlü evlerinden biri.  Rumlar köylerine Domatia adını vermişler , anlamı ise ‘odalar’. Kutu kutu odalardan oluşan ev mimarisinden alıyormuş bu ismi. Taş evlerin bahçeleri bakımlı , sokakları arnavut kaldırımlı , bir tarafı yeşil olan bir tarafı mavi olan bu köyde doğa severler yaşadığı söyleniyor.

1924 yılına kadar burada yaşam devam etmiş. Fakat mübadelenin başlaması Rumların köyü terk etmesine neden olmuş ve Türkler gelmiş.Fakat tahrip olmuş binalar , yamaçta kurulu olması , tarım alanına uzak olması ve çok rüzgar alması nedeniyle Türkler yamaçta bulunan bu evler yerine aşağıda kendilerine bir yerleşim yeri kurmuşlar. Bu yüzden günümüzde Eski ve Yeni Doğanbey olarak ikiye ayrılıyor köy. Eski Doğanbey , terk edilmiş bir Rum Köyü iken ; Yeni Doğanbey Türklerin yaşadığı bir köy.


Eski Doğanbey’de bugünler de 6 kişi yaşıyormuş. İstanbul’dan gelen öğretim görevlileri veya memurlar satın aldıkları yerleri  düzenleyip , ağaçlandırıp , çiçeklendirip güzelleştirmişler. Böylece köye sahip çıkmışlar. Evleri restore edip , tarihi dokuyu korumuşlar. Sırtını dağa dayamış , deniz manzaralı , püfür püfür esen rüzgarları ile bu taş evlerin her biri eşsiz bir mimari harikası.

Henüz çok fazla turist akımına uğramıyor ne yazık ki. Birkaç kafe bulunuyor köyün içerisinde. Yokuş inip çıkarken yorulduğunuzda dinlenebileceğiniz güler yüzlü çalışanlarının bulunduğu kafeler.

Köy sokaklarında gezinirken mor bir çiçeğe denk gelirseniz sakın koparmayın. Çünkü bu çiçek özel bir çiçek. Mor Fincan Çiçeği dünya üzerinde sadece bu köyde yetişen bir çiçekmiş. Bu sebeple koparılması durumda para cezası veriliyormuş. Zaten çiçek her zaman dalında güzeldir bu yüzden hiç koparmamalıyız. :)


Köyün girişinde veya çıkışında ( nereden gezmeye başlayacağınıza bağlı ) bir taş bina bulunuyor. Bu taş binayı Rumlar hastane amaçlı yapmışlar , sonrasında ilkokul , karakol gibi işlevlerde kullanılmış. 


Günümüzde ise restore edilip bir müze haline getirilmiş. Müzeye giriş ücretsiz. İçerisinde gezerken bu bölgede yaşayan hayvanları ve yetişen bitkiler hakkında bilgi ediyorsunuz. Bilgileri size bir rehber veriyor.  Bu yüzden müze hem ücretsiz olup hem de bu kadar işveli olması köye farklı bir hava katıyor.



Doğanbey Köyü o kadar güzel bir yerde ki köyde dolaşırken sizi delta manzarası karşılıyor. Dilek Yarımadası , hemen arka tarafında kalıyor. Karşınızda delta manzarası ile deniz sizi bekliyor. Hatta bu güzel manzaralı köyde Efe Köy Entel Köy filmi çekilmiş.

Bizim rotamız burada son buluyor. Fakat siz daha zenginleştirmek isterseniz , köyde bulunan Emel Aksoy Osmanlı kıyafetleri Müze Evini gezebilir , Priene Antik Kentine uğrayabilir ve Karina bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Tarihini düşünün.
Taş evler arasında gezinin.
Kapılarının önünde güzel fotoğraflar çekinin. 
Dere kenarına inin.
Manzarayı izleyin.
Temiz havayı içinize çekin.
Bu güzel köyü tadını çıkarın.
Yolunuz düşerse bu köye kesinlikle uğrayın.

Duygu yüklü bir köy gezisinin daha sonuna geldik. Yağmurlu bir zamanda uğradığımız biz pek fazla tadını çıkaramadık ama siz giderseniz bizim için de daha uzun süre gezinin ve anılarınızı bizimle paylaşın.
Haftaya yeni bir Ege’nin Saklı Köyleri yazında görüşmek üzere.
İyi gezmeler…

İnstagram : minebasarn
Facebook : Mine Başaran
Mail : minebsrn4@gmail.com

Doğanbeyli Köyü Kedisi :)
Doğanbeyli Köyü Kedisi :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder