Uzun zamandır İzmir gezisi yapmayı düşünüyorduk. İzmir’de
kalsak mı yoksa günübirlik mi gitsek, nereleri gezsek diye düşünürken plan
yapmaya karar verdik. Her zaman olduğu gibi seçenekler oluşturduk ve hangisinin
bize uygun olacağını düşünüp seçeneklerimizin arasından seçim yaptık.
Öncelikle trenle gitmeye karar verdik. Hem tren yolculuğunu
sevdiğimiz hem de yol parasının daha ucuz olduğu için tren ile İzmir
yolculuğumuzu yaptık. Size kısaca neden treni tercih ettiğimizi söyleyecek
olursam ; otobüs ile yolculuk 6-7 saat sürüyor ve bilet ücreti 65 tl , tren ile
yolculuk ise 12 saat sürüyor bilet ücreti ise 30 tl. Saat olarak iki katı olsa
da fiyat olarak da yarıya düşüyor. Tren saatlerininde bizim için çok uygun
olduğunu göz önünde bulundurunca treni tercih ettik.
Hotel araştırmalarında ise merkezde olması istediğimiz en
önemli kriterdi. Beğendiğimiz hotelleri araştırdığımızda bulunduğu mevkii
olarak pek önerilmeyen bir yerdi. Bu yüzden günü birlik gitmeye karar verdik.
Gezi sonunda ki düşüncemiz de iyi ki günübirlik yapmışız dedik. :)
Gezi günü geldi ve çattı. 16 Şubat akşamı 23:30 Eskişehir
kalkışlı trenimize binip yola koyulduk. Tren yolculuğumuz çok rahat ve güzeldi.
Bizim şansımıza ne yazık ki trenimiz bir buçuk saat rötar yaptı ve saat
13:00’da İzmir Basmane Gar’daydık. Geçirdiğimiz 13 saatin çoğunda uyuduk , bir
kısmında kitap okuduk , bir kısmında camdan dışarısını izledik , bir kısmında
müzik dinledik , sohbet ettik. Kafamızı dinlendirdiğimiz harika bir yolculuk
oldu.
Basmane Gar’dan indiğimiz gibi karşımıza çıkan tabela ile
Radyo ve Demokrasi Müzesine doğru yola çıktık. Fakat öncesinde karşımıza Kadın
Müzesi çıktı. 2014’te açılmış olan müze , Anadolu kadınının unutulan geçmişini
, gücünü tüm dünyaya hatırlatmak amacıyla açılmış bir müze. Ne yazık ki yine
dışarıdan görmek ile yetindik çünkü kapalıydı.
Sonrasında müzenin bulunduğu yerden dolayı orada daha fazla
kalmamayı tercih ettik. Bu yüzden çok fazla şansımızı zorlamadan Google
Maps’ten bakarak Kemeraltı Çarşısına doğru yola koyulduk. Hepsi birbirine çok
yakın yerler olduğu için sürekli yürümeyi tercih ettik. Kemeraltı Çarşısına doğru yol alırken karşımıza İzmir Agorası çıktı.
Agora toplanan yer , kent meydanı, pazar yeri anlamına geliyor. İzmir agorası , M.Ö. 4yy'da Antik Smyrna Kentinin taşındığı Pagos'un kuzey yamacında bulunan , dönemin önemli devlet agorasıymış. Günümüzde pekte gezilen bir yer değil. Çünkü birçok yapı yıkılmış ve bahçe içerisine girilmesine izin verilmiyor.
Hafta sonu olduğu için Kemeraltı Çarşısı
inanılmaz kalabalıktı. Bu yüzden bizde İzmir magneti ve kar küresi alıp orda
daha fazla zaman kaybetmek istemedik.
Kemeraltı çarşısı Antik Dönem zamanında yapılmış olup , günümüze kadar
uzanıyor. İçerisinde çeşmeler, hamamlar , mescitler ve birçok dükkanlar
bulunuyor.
![]() |
Yürüdüğümüz sırada karşımıza tabelalar çıktı ve bu kez İnönü
Evi’ne doğru yola koyulduk. 1884 yılında İsmet İnönü’nün doğduğu evi dışarıdan
görmek ile yetindik. 1999 yılından itibaran ziyaretçilere açılan bu evde İsmet
İnönü’ye ait eşyalar ve giysiler sergilenmekteymiş. Bizim şansımıza malesef bu
müze de kapalı çıktı.
Bu kez rotamızı Etnografya Müzesine doğru çevirdik ve tek istediğimiz şey müzenin açık olmasıydı.
Kısa bir yürüyüş sonunda muazzam bir yapıya sahip olan müze karşımız çıktı.
Etnografya ve Arkeoloji müzesi aynı bahçe içinde , karşılıklı konumdalar.
Biz
ilk olarak Etnografya müzesini gezmeyi tercih ettik. 1831 yılında inşa edilen
bu bina Hastene ve Manastır olarak tasarlanmış. Sonrasında doğumevi, üniversite
ve yetimhane gibi zaman içinde değişikliklere uğramış.
1984 yılından itibaren de
müze olarak hizmet vermeye başlamış. Müze içerisinde nalıncılık, teknecilik ,
çömlekçilik, halı dokumacılığı , eczane gibi bölümler bulunuyor.
Arkeoloji müzesinde ise heykeller , büstler ,
portreler sergileniyor. Müzenin deniz manzarasını görünce artık dayanamayıp kendimizi
kordona atmak istedik.
Denize doğru yol alırken İzmir’in simgesi olan saat kulesi
karşımıza çıktı. Konak meydanında yer alan Saat Kulesi Osmanlı Padişahı Sultan
2. Abdülhamit tarafından 1901 yılında yapılmış. Gittiğimiz şehirlerde saat
kulelerini görmeyi sevdiğimiz için buraya uğramazsak olmazdı. Sırada denizin
keyfini sürmek vardı.
Konak kordonından Alcancak’a doğru yola alırken denizin o
temiz havasını içimize çektik. Güzel bir yürüyüş yapmış olduk.
Kordonda yürüyüş yaparken Zübeyde Hanım Gemisi'ni gördük. İçerisine girmeyi çok istesekte ne yazık ki başarılı olmadık , dışarıdan görmek ile yetindik. 1987 yılında suya indirilmiş gemide denizcilik ile ilgili malzemeler bulunuyormuş. Zübeyde Hanım Gemisi günümüzde eğitim gemisi olarakta kullanıma açılıyormuş.
Yürüyüş
sırasında Atatürk Anıtı’nı da görmüş olduk. 1932 yılında Milli Mücadele’yi
temsil etmek üzere inşa edilmiş. Fakat onun değerini bilmeyen arkadaşlar
sayesinde fotoğraflamamız hiçte başarılı olmadı.
Kordondan yolumuza devam ederken diğer durağımız Atatürk Evi
oldu. İzmir’e geldiğinde bu evde kalan
Mustafa Kemal Atatürk 1923 yıllarında İzmir iktisat Kongresini burada toplamış
ve çalışmalarını bu evde yapmış.
Atatürk’ün bulunduğu evde geziyor olmamız ise
tüylerimizi diken diken ediyordu. Atatürk’ün kullandığı eşyaları bu evde
sergileniyor.
Kordonda yürüyüşümüze devam ettikçe kendimizi artık
Alsancak’ta bulduk.
Alsancak’taki meşur Kıbrıs Şehitler caddesinde bulunan
İzmir’in meşhur boyoz ve Bomba’sını yemek için yöneldik.
Arkadaşım Esra’nın önerisi üzerine boyozun ilk adresi olan
Dostlar Fırın ilk durağımız oldu. 1983 yılından beri hizmet veren fırın bizim
gibi boyoz severleri davet ediyor. :)Sade boyozun yanında peynirli , patatesli , pırasalı , zeytinli , çikolatalı
gibi bir çok çeşidi bulunuyor. Bizim tercihimiz sade boyoz oldu. Fırından yeni
çıktığı için sıcak olan boyozu bir kerede yedik ve çok beğendik. Boyoz dediğin
sıcak yenmeliymiş , onu anladık. :)
Boyozu yedikten sonra İzmir’de yeni yeni meşhur olan tatlı bomba
yemek için Çelebi Unlu Mamülleri pastenesine doğru yola çıktık. Böyle bir şey
olamaz. Nasıl bir tatlı bu. Nasıl güzel. Tarif edemeyeceğim bir şey. Bir
çikolata delisi olarak en enen çok beğendiğim tatlı oldu Bomba. Biri İzmir’e
gidiyorum dediğin de bomba siparişi vereceğime eminim artık. :)
Kıbrıs Şehitleri caddesini gezinirken birkaç mağazaya da göz
attık , sokak sanatçılarını dinleme fırsatı bulduk. Sonrasında yine deniz
kenarına attık kendimizi. Eskişehir’de deniz havasını çok özlediğimiz için
kalan zamanımızı deniz kenarında geçirdik.
Konak’a doğru kordondan yürürken anı kalması için anında fotoğraf basan fotoğrafçılar
bulunuyor. 2 tl ye bizde bu anı fotoğraflarından çekindik.
Bir gezimizin daha sonuna gelmiş olduk. Tren yolculuğundan
bahsedeceğim ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Çünkü bu yazı oldukça uzun
oldu. Burada bu yazı bitiyorum ve gezdiğimiz şehirler arasına İzmir’i de
ekliyoruz.
Bir sonra ki rotamız neresi olur bilmiyoruz henüz. Ama yakın
olacağını düşünüyorum. :)
İzmir’de olan veya gidecek varsa bize bomba getiriiiin. :) Eğer sizde
yemediyseniz bombayı yemelisiniiiiz. :)
İzmir köpeği :) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder